Seninle daha minnacıkken tanıştım. İlk gördüğümde bir o yana bir bu yana koşuşturuyordun. Gördüklerimin arasında en zıpırı en heyecanlısıydın. "İşte bu olmalı" diye düşünmüştüm. Belki benim olmadın hiç ama ben seni benimmişsin gibi sevdim hep. Fakat sen herkesten, her şeyden kaçtın hayatın boyunca... Kimsenin sözünü dinlemedin, dört duvar arasında durmak istemedin. Hapisteydin belki de... Bu hapisten defalarca kaçmayı başardın ve her seferinde başladığın yere geri döndün. Dönmek zorundaydın, o kocaman dünyada tek başına nasıl yaşayabilirdin ki? Sana tanınan özgürlükler hiçbir zaman yeterli gelmedi, kalıbına sığamadın. Ben senin bu yanını çok sevmiştim... Ufacık bir delikten kafanı uzattığında, yanaklarını yemekle tıka basa doldurduğunda, cambaz gibi ordan oraya atladığında hep "iyi ki varsın" demiştim içimden. Ama artık yoksun. Öldüğünde yanına olamadım, halbuki hissetmiştim sonun yaklaştığını. Gözlerinden belliydi, yorulmuştun artık. Biliyorum çok yaşlıydın, her an olabilirdi ama ben yanında olmak isterdim, sana güç vermek isterdim. Sonunda amacına ulaştın, bu dünyadan kaçtın belki ama... O ufacık ellerinin izi içimde kalacak. Seni özleyeceğim yumuşacık tüylü minik arkadaşım. Huzur içinde yat Puçi...
24 Eylül 2009 Perşembe
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)