24 Şubat 2010 Çarşamba

N'avihontas

Bir film düşünün ki yeni bir dünya bulunmuş olsun. O dünyada vahşiler kendi doğal hayatlarında kavrulup giderken silahlarıyla, makineleriyle "modern" insanlar gelip onların hayatını değiştirmeye kalksın. Bu insanlardan biri de gelip o vahşilerin şefinin kızına tutulsun, onların hayatının ne kadar doğayla iç içe olduğunu görsün sonunda da onlardan yana dönsün. Tanıdınız mı? Avatar mı dediniz? Bilemediniz. Anlattığım güzel hikâye çocukken Pocahontas adındaki güzel mi güzel çizgi filme ait. Dünyayı kasıp kavuran Avatar filmi "senaryosuyla olay yarattı" başlıklı haberlerle gündemden inmedi. En sonunda fırsat bulup izlediğimde ise tam bir hayal kırıklığı oldu. Görsel efektler açısından harika bir şölen olsa da, 3 boyutlu izlemek filme ayrı bir hava kattıysa da yapılan şey yıllar öncesinin ünlü senaryosunu alıp geleceğe uyarlamaktan ileri gitmemiş. Güzelim söğüt nine bile "atalarımızın ruhunun içinde olduğu ağaç" adıyla -amma da uzun isim koymuşlar ağaca yahu- filmin içine bir yerlere sıkıştırılmış. Ayrıca savaşta o kadar ölenden yaralıdan sonra yas tutacaklarına kalanların "heyya huyya hüyt hüyt" diye adamı N'avi vücuduna koymaya uğraşmaları da açıkçası zorlamaydı. Herkes sevdi diye muhalefet yapmıyorum. Bu kadar eleştirmeme rağmen filmi ben de beğendim. Tek dediğim ise şu: Ben bu filmi daha önce izledim...