9 Temmuz 2009 Perşembe

Din-siz?

Konuları hayatımdan seçmem sizi sıkıyor mu? Umarım sıkmıyordur. Yaz okulunda kredi doldurmak için arkadaşların tavsiyesi ile Cinsel Sağlık Bilgileri Eğitimi dersi aldım. Bu dersin başında dağıtılan anketteki ilk soru beni benden aldı uzaklara götürdü.... "İnançlı mısınız" sorusu ve karşısındaki "inançsızım","inancım zayıf", "inancım güçlü" şeklindeki seçenekler... Cinsellik ile inanç arasındaki bağlantıyı iyi-kötü anlıyorum. Fakat bu inançlara bu şekilde bir belirlenim koymak ne kadar doğru? Hangi seçeneğin bana uyduğu ya da verdiğim cevabın istenileni yansıtıp yansıtmadığı nereden anlaşılacak? Diyelim ki ben şeytana bütün varlığımla tapan bir satanistim. Peki bu anket sorusuna benim inancım güçlü diye mi cevap vermem gerekir yoksa inançsızım diye mi? Bir inanç var ortada ama bu ille "o" tanrı mı olmalı? Ya da misal ben Spinozacıyım, Tanrı benim için doğanın ta kendisi ve onun kendine ait bir iradesi yok. Benim inancım güçlü değil mi? Tanrı'nın iradesine inanmamam inancımın zayıflığını gösterir mi? Daha ilk sorudan ankete karşı beklentileri değişiyor insanın. Ben agnostiğim ve buna rağmen bu soruda hangi seçeneği işaretleyeceğim konusunda kararsız kaldım. Diğer yandan da cevapların aslında sadece 3 büyük dine karşılık sorulduğunu bildiğim için istenilen cevabı yazdım. Anketi hazırlayan zihniyetin ne kadar basmakalıp bir zihniyet olduğu belli. Din konusu sadece "Tanrı'ya inanmıyorum", "inanıyorum ama kitapta yazanları harfiyen uygulamıyorum", "inanıyorum ve kitapta yazanları uyguluyorum"dan ibaret değil. Fakat ilahiyat fakültelerinde bile (ilahiyatın diğer anlamı teoloji yani dinbilimi olmasına rağmen) öğretilen şeylerin tek bir dinin propogandasından ibaret olduğu bir ülkede ilkel beyinli insanların hazırladıkları bir anketten de fazla bir şey beklememeliyim herhalde... Sonuç olarak herkesin dini kendine, beni alakadar etmez. Ama insanların eksik yanlarını bu konuda bilgiliymiş gibi sunmaları bana dokunuyor. Bu arada ben mi ne cevap verdim? Hayal gücünüze bırakıyorum...

1 yorum:

  1. Zaten olayın kökü de burada. İnsanlar, sadece kendi inançlarını ve düşüncelerini, bir temele, hakikaten inandıkları bir salt-gerçekliğe oturttukları zaman, üstün sanıyorlar her şeyden kendilerini. Konuya yabancı gelebilir; fakat bugün "laiklik" tartışırken, aslında temelinde bu düşünce var. Bir kişi neye inanırsa inansın, kendi içinde yaşaması serbesttir. Yani, bu ülkenin %99'u müslüman diyerek, diğerleri ezmek, inanca saygı göstermemek, kendi inancını en üstte sanmak insanın, devletin işi değildir. Bunu karar verecek merci de, bu dünya üzerinde değildir. Güzel yazı gizem, eline sağlık.

    YanıtlaSil